izledimler

Lars and The Real Girl

Ryan Gosling ‘ i böyle bir filmde böyle farklı bir rolde hiç izlememiştim. Konu çok orjinal bu yüzden kesinlikle farklı filmler seviyorsanız, hele de psikoloji seviyorsanız izleyin derim. Çok iyi oynamış Ryan Gosling kesinlikle.

Biraz konudan bahsedeyim travmatik hassas Lars… ve aşk sevgi ihtiyacını karşılamak istediği internetten sipariş ettiği şişme kız arkadaşı… yaşadığı yerdeki insanları onun için yaptıkları…ve sonuç.. işleyiş çok anlamlı. Dışlama, kabul etme, yalnızlık… üstüne çok iyi bir film bence. Keşke dünyadaki tüm insanlar Lars’ ın çevresindeki gibi olsalardı dedim izlerken…hüzünlendim…. bu naif film izlenesi…

şundan bundan

Geri Bildirim

Geçenlerde çalıştığım şirketin ilkeleriyle ilgili toplantılarımızdan birinde ” Geri Bildirim ” konusuyla ilgili mini bir sunum hazırlamıştım. Hem hatıra olması için hem de önemli bir konu olduğundan burada da birkaç sayfasını paylaşmak istedim. Neden önemli bir konu geri bildirim. Çünkü ilişkilerin ister iş ilişkisi ister özel ilişkilerimiz sağlıklı olması için iletişimin önemi büyük. İşte sunumumdan bir kuple ;

kitaplık

TEO SERİSİ

Bir yandan pandemi bir yandan ödevler derken bazı zamanlar Kubilay’ a kitap okutmakta sıkıntı çekiyorum artık. Eskiden yani bir iki sene önce daha düşkündü kitaplara. Pandemi mi etkiledi yaşından dolayı mı bilemiyorum o ilgi biraz azaldı. Çok şükür hemen toparlayabiliyorum. Elimden geldiğince ilgisini çekecek bir yandan da faydası olabilecek kitapları seçmeye gayret ediyorum. Öğretmeni de her ay bir kitap okumalarını ödev veriyor ve o kitaptan ay sonunda sınav yapıyor. Geçen ay ” Bir Şeftali Bin Şeftali ” idi. Bizim daha önce yazın okuduğumuz kitaptı Samed Behrengi’ nin. Kubilay bildiği bir kitap olunca çok sevindi hoşuna gitti ve tekrar okudu güzel oldu. Bu ay da ödev kitabı ” Çocuk Kalbi ” . Çok güzel bir seçim. Onu da bitirmek üzere.

Ödev kitap dışında arayıştaydım. Teo serisinden birini bir psikoloğun sayfasında görmüştüm. Hemen 3 tanesini aldım. Ve dün Dalga Geçme yi okudum uyumadan önce ve üzerine sohbet ettik. Kendi okusa da bazen hala küçük bir çocuk gibi anne babanın okuması hele de uykudan önce bence çocukları çok etkiliyor. Eminim kendi de sonra okuyacak çünkü çok etkilendi ve hemen nolur diğerlerini de okuyalım dedi.. Dedim dur o da yarın 🙂

Dalga geçildiğinde herkes az çok gıcık olur. Ama çoğu çocuk buna çok içerler, öfkelenir. Hatta şiddet gösterebilir. Bununla ilgili kitabımız. Anlatımı güzel. En arkada büyüklere de öneriler, açıklamalar var. Bu arada benim oğlum ilkokul 4. sınıf öğrencisi. Yakında 10 yaşına girecek. Belki çok küçük yaşa uzun sıkıcı gelebilir. Bir kitapçıda bakın inceleyin derim. Seride başka kitaplar da var. Kaka kitabı , Can sıkıntısı, Gece korkusu gibi… Siz de bu seriden okuduysanız en beğendiğiniz seriyi yazın , genel görüşünüzü veya kitap önerilerinizi.. sevinirim 🙂

kitaplık

Değersizlik İnancı…

bulentoran

Dr. Bülent Uran ‘ ın bu kitabı Değersizlik İnancı üzerinde duruyor. Hipnoz, Eft, Anne karnından çocukluğa değersizlik inancı…. içerik dolu yani.. Dili rahat bir kitap. Kitap içeriğinden birkaç alıntı ekledim. Büyütmek ve okumak için aşağıdaki 5 alıntı resmin üzerine tıklarsanız okunaklı oluyor.

Her birimiz değerliyiz…  Sevgiler  🙂

 

 

kitaplık

Pembe Fili Düşünme….

Zeynep Selvili Çarmıklı ‘ nın yazdığı bu kitap akıcı ve samimi bir kitap. Kendisi Uzman Psikolog. Panik atak macerasıyla beraber hayata dair değerlere dair özşefkate dair mesleğine dair anlatımlaı var kitapta.. Kitap hakkında az çok fikriniz olması için birkaç sayfa buraya bırakıyorum.. baktınız hoşunuza gitti isterseniz size pdf halini mail atarım 🙂

*Üzerine tıkladığınızda daha okunaklı oluyor..

 

kitaplık

Strese Son !

Yeni bitirdim bu kitabı.. İsmi he he tabi dedirtiyor insana 🙂 ama içeriği oldukça dolu ve faydalı kesinlikle .. Çok beğendim. İsmi yüzünden önyargılı davranmışım itiraf ediyorum.

İşte size yine birkaç alıntı buraya bırakıyorum fikriniz olması için..

Bir süre pdf halini saklı tutucam arzu ederseniz mail olarak size de gönderirim kitabı..

*üzerlerine tıkladığınızda daha okunaklı olabilecekler…

 

kitaplık

İçinizdeki Acıyı….

Kitabın başında şunlar yazıyor ;

Günümüzde milyonlarca insan tarafından dinsel bir tapınç haline getirilen Budacılık, özünde İ.Ö. 500 yıllarında Buda Sakyamuni tarafından ortaya konulmuş bir yaşam felsefesi, bir yaşam yoludur.Bir tek amacı vardır öğretinin o da Buda’nın aydınlandıktan sonra öğretisini yaymaya başladığında tekrar tekrar söylediği şu sözlere, şu anlayışa dayanır: “Ben sadece acıyı ve onu nasıl yok edeceğinizi öğretiyorum.” Vietnamlı Budacı Keşiş Thich Nhat Hanh Buda’nın Öğretisi adlı bu kitapta başta Budacı öğretinin özü olmak üzere, Dört Yüce Gerçek, Sekiz Aşamalı Yüce Yol, Özgürleşmenin Üç Kapısı, Üç Dharma Mührü, Altı Paramita gibi Budacı öğretinin temel sacayaklarını şiirsel bir dille ve açık bir anlatımla en ince ayrıntısına kadar anlatıyor. Acının doğasındaki bilgeliği ve acının şefkat, sevgi ve neşenin yaratılmasındaki önemli rolünü gösteriyor.

Şimdi kitabın size göre olup olmadığını anlamanız için 🙂 biraz alıntı yapayım veee eğer okumak isterseniz lütfen yorum yazın size pdf halini yollayayım 😉

*

İçinizdeki acı tohumu güçlü olabilir, fakat kendinizi mutlu olmaya bırakmak için hiç acının, hiç ıstırabın olmamasını beklemeyin. Bahçedeki bir ağaç hasta olunca ona bakmanız gerek.Fakat bütün sağlıklı ağaçları gözardı etmeyin. Yüreğinizde acı olduğu zaman bile yaşamın pek çok mucizesinden zevk alabilirsiniz – güneşin o harika batışından, bir çocuğun gülümsemesinden, çiçeklerden, ağaçlardan. Acı çekmek yeterli değildir. Lütfen acınızda hapsolmayın.Eğer açlık çektiyseniz, yiyeceğin olmasının bir mucize olduğunu bilirsiniz. Eğer soğukta donduysanız sıcağın değerini bilirsiniz. Acı çektiğiniz zaman varolan cennetin tüm öğelerini takdir etmeyi bilirsiniz. Eğer sadece acının içinde kalırsanız cenneti kaçırırsınız. Acınızı görmezden gelmeyin, fakat kendi hatırınıza ve pek çok varlığın yararına yaşamın mucizelerinden zevk almayı da unutmayın.

*

İlk Yüce Gerçek ıstırap çekmektir (dukkha). Istırap karşılığında kullanılan Çince karakterin kök anlamı.  “acı”dır. Mutluluk tatlıdır; ıstırap acıdır. Hepimiz bir dereceye kadar ıstırap çekeriz. Bedenimizde ve zihnimizde bir keyifsizlik vardır. Bu ıstırabın, bu acının varlığını tanımalı, kabul etmeli ve ona dokunmalıyız

*

Zen öğretisinde bir adamla atı hakkında bir hikaye vardır. At dört nala koşmaktadır ve ata binen adam önemli bir yere gidiyormuş gibi görünür. Yolun kenarında duran başka bir adam bağırır, “Nereye gidiyorsun?” ve at üstündeki adam yanıtlar, “Bilmiyorum! Ata sor!” Bu aynı zamanda bizim hikayemizdir. Bir ata biniyoruz, nereye gittiğimizi bilmiyoruz ve duramıyoruz. At bizi çeken alışkanlık enerjisidir ve biz güçsüzüzdür. Her zaman koşarız ve bu bir alışkanlık haline gelmiştir. Sürekli mücadele ederiz, uykumuzda bile. Kendi içimizde savaştayızdır ve başkalarıyla da kolayca savaşa girebiliriz.

*

Buda bedenimizi ve zihnimizi sakinleştirip onların derinlerine bakmamıza yardım edecek pek çok teknik öğretti. Bunlar beş aşamada özetlenebilir:

  1. Farkına varmak- Eğer öfkeliysek şöyle deriz, “Bu öfkenin benim içimde olduğunu biliyorum.”
  2. Kabullenme- Öfkeliyken bunu inkar etmeyiz. Olanı kabul ederiz.
  3. Kucaklama- Bir annenin ağlayan bebeğini tutması gibi öfkemizi kollarımızın arasında tutarız. Dikkatimiz duygumuzu kucaklar ve bu bile tek başına öfkemizi ve bizi sakinleştirebilir.
  4. Derinine bakma- Yeterince sakinleştiğimizde bu öfkeyi neyin doğurduğunu, bebeğimizin rahatsızlığına neyin neden olduğunu anlamak için derinine bakabiliriz.
  5. İçgörü- Derinine bakmanın meyvası, öfkemizi yaratan, bebeğimizin ağlamasına neden olan pek çok birincil ve ikincil neden ve şartları anlamaktır. Belki bebeğimiz açtır. Belki çocuk bezi derisini sıkıyordur. Öfkemiz arkadaşımız bizimle hiç hoş olmayan bir şekilde konuştuğunda başlamıştı ve birdenbire bugün onun hiç de iyi olmadığını çünkü babasının ölmek üzere olduğunu hatırlarız. Istırabımıza neyin neden olduğuna dair içgörüler kazanana dek bu şekilde düşünürüz. İçgörüyle, bu durumu değiştirmek için ne yapacağımızı ve ne yapmayacağımızı biliriz.

*

Sakinleşme dinlenmemizi sağlar ve dinlenme iyileşmenin bir ön koşuludur. Ormanda hayvanlar yaralandıkları zaman yatacak bir ver bulur ve günlerce dinlenirler Yiyecek veya başka birşey düşünmezler. Sadece dinlenirler ve ihtiyaçları olan şifayı alırlar. Biz insanlar hastalandığımızda sadece kaygılanırız! Doktor ve ilaç ararız, fakat durmayız. Tatil için deniz kenarına veya dağlara gittiğimiz zaman bile dinlenmeyiz ve öncekinden daha yorgun olarak döneriz. Dinlenmeyi öğrenmeliyiz. Yatmak tek dinlenme pozisyonu değildir. Yürüme ya da oturma meditasyonu yaparken de dinlenebiliriz. Meditasyonun ağır bir çalışma olması gerekmez. Sadece bedeninizin ve zihninizin ormandaki hayvan gibi dinlenmesine izin verin. Mücadele etmeyin. Birşey elde etme zorunluğu yok.

*

Bir dergi aldığımızda yazılar ve reklamlar bilincimiz için besindirler. İçimizde mülkiyet, seks ve yiyeceğe karşı şiddetli arzu uyandıran reklamlar zehirleyici olabilir. Gazeteyi okuduktan, haberleri dinledikten veya bir sohbet yaptıktan sonra eğer kendimizi kaygılı ve yıpranmış hissedersek zehirli maddelerle temasa geçtiğimizi biliriz. Filmler gözlerimiz, kulaklarımız ve zihnimiz için besindir. Televizyon seyrettiğimiz zaman program bizim besinimizdir. Günde beş saatlerini televizyon seyrederek geçiren çocuklar içlerindeki olumsuz şiddetli arzu, korku, öfke ve şiddet tohumlarını sulayan imgeleri yiyorlardır. Bizler bedenimizin ve bilincimizin refahını çalan ve zehirli olan o kadar çok biçime, renge, sese, kokuya, tada, nesneye ve fikre maruz kalıyoruz ki. Umutsuzluk, korku veya depresyon hissettiğimiz zaman bunun nedeni duyusal izlenimleriniz aracılığıyla çok fazla zehirli madde yememiz olabilir. Şiddet içeren sağlıksız filmlerden, televizyon programlarından, dergilerden ve oyunlardan korunması gereken sadece çocuklar değildir.Bunlar bizi de zehirleyebilir.

*

Bazen çocuklarımızın gelecekte acı çekmelerine neden olacak şeyler yaptığını görürüz, fakat bunu onlara anlatmaya çalıştığımızda dinlemezler. Yapabileceğimiz tek şey onların içindeki Doğru Görüş tohumlarını uyarmaktır, o zaman daha sonra zor bir anda bu rehberliğimizden yararlanabilirler. Portakal yememiş birine portakalı açıklayamayız. Ne kadar iyi anlatırsak anlatalım, başka birine doğrudan deneyimi veremeyiz. Onun  bunu kendisinin tatması gerekir. Doğru Görüş anlatılamaz. Sadece doğru yönü işaret edebiliriz. Doğru Görüşü bir öğretmen aktaramaz. Bir öğretmen zaten bahçemizde olan Doğru Görüş tohumunu teşhis etmemize ve bunu uygulamak, bu tohumu günlük hayatımızın toprağına emanet etmek için güven kazanmamıza yardım edebilir. Fakat bahçıvan bizizdir. Doğru Görüş çiçeklerinin açması için içimizdeki sağlıklı tohumların nasıl sulanacağını öğrenmeliyiz. Sağlıklı tohumları sulamak için kullanılacak araç dikkatli yaşamaktır -dikkatli soluma, dikkatli yürüme, günümüzün her anını dikkatli yaşamaktır.

 

kitaplık

Bırak ve Rahatla

İşte karşınızda bir kendi kendine yardım , onarma kitabı. ” Bırak ve Rahatla ” Adem Güneş’ in yazdığı kitap..Dili çok akıcı, basit. Öfke kontrolü, sık huzursuzluk hissetme, uçak korkusu, acelecilik, kendini dinlememe, stres gibi konularla ilgili gelişmeniz, değişmeniz gerektiğini düşünüyorsanız tavsiye edebileceğim bir kitap.. Fakat uygulama yani alıştırma yapmaktan hoşlanmıyorsanız bir faydası olacağını düşünmüyorum. Çünkü çok güzel alıştırmalar var kitapta… Ben en çok kendini bırakma, kaygıyı bırakma egzersizini sevdim..En büyük fayda sanırım düzenli yapmak bu tip egzersizleri. Kitaptan birkaç paylaşım yapayım sizlere herzaman ki gibi..

 

 

 

 

izledimler

The Good Place…

Yine bir dizi önerisiyle karşınızdayım. Dizi şu an 4. sezonda ve bitmek üzere. Eğer hayatın anlamı , iyilik kötülük kavramı, ölüm, ölümden sonrası ,mutluluk, etik vb konuları mizahla harmanlanmış şekilde izlemek isterim diyorsan işte bu diyorum ” THE GOOD PLACE ”  🙂 Ölümden sonra hayat 🙂

Ben izlerken keyif aldım.  Şeytanların insanlarla ilgili yaptığı espriler, felsefeyi anlaşılır dille espriyle harmanlayışı, kararsızlık konusunda Chidi’ nin hali, Eleanor’ un iyi bir insan olma çabası, Tahani’ nin kardeşine olan takıntısı, Jason’ un abuk yorumları, Michael’ ın şeytanlığı ve insan olmaya özenmesi ve en tatlısı Janet ( her eve lazım 🙂 ) … neyse öylesine başlayıp ben de bağımlılık yaratan dizi oldu… tavsiye ediyorum hele de felsefeden psikolojiden hoşlanıyorsanız …çerezmiş gibi görünüp içinde oldukça derin bir dizi.. sizlerin dizi tavsiyelerinize de açığımmmmmm 🙂

 

söyleşi

Terapi almak veya almamak..işte bütün mesele bu !

Uzun zamandır bloğumda söyleşi yapma niyetim vardı. Ve ne güzeldir ki ilki benim için çok ama çok kıymetli biriyle oluyor.

Suna İpek. Uzman Klinik Psikolog. Benim psikoloğum, terapistim, sırdaşım…. Şükür ki sayesinde onu az görüyorum 😛

Beni kırmadığı için mutluyum. Benim için çok değerli bir anı olacak. Suna’ ya soru hazırlarken mutlaka bir sorumun birinize değmesini, birinizin bile ilgisini çekmesini düşledim. Bu yüzden elimden geldiğince (bu benim ilk söyleşim ☺) farklı sorular sormaya gayret ettim. Daldan dala oldu biraz belki ama Suna ‘ ya bunu kabul ettirmişken bu fırsatı iyi değerlendirmeliydim ☺

–          Sevgili Suna hoş geldin bloğuma öncelikle eğitiminden biraz bahsetmeni istiyorum bloğumu takip edenlere.

Aslı’cım hoş buldum. Öncelikle bende seninle farklı bir platformda sohbet edebilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Bloğunu da merakla takip ediyorum. Ben , İstanbul üniversitesi psikoloji bölümünden hem klinik psikoloji hem de adli tıp alanlarında yüksek lisans yaparak uzmanlaştım. Uluslararası enstitülerden Psikodrama ve EMDR terapisi eğitimleri aldım. Ayrıca, Bilişsel -Davranışçı terapi, Hipno terapi ve Cinsel terapi eğitimlerinin yanında Aile danışmanlığı ve Arabuluculuk eğitimlerim de var. Cerahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Enstitüsünde yüksek lisansımı yaptığım esnada “çocuk istismarı” konusunda uzmanlaştım. Biliyorsun çocuk istismarı başta ensest olmak üzere oldukça ciddi bir problem. Bu konuda sosyal sorumluluk projelerine katıldım ve San Francisco’daki Adli Bilimler kongresinde yayın yaptım. Aynı dönemlerde Çapa Tıp Fakültesi Psikoloji laboratuvar’ın da gönüllü çalışan olarak test portföyümü zenginleştirdim. Mesleğin ilk on yılında zihinsel engelli ve üstün zekalı çocuklarla duygusal problemi olan çocuklara test uygulaması ve aile danışmanlığı yaptım. Şu anda ensest isimli kitabımı yazmaktayım. Meslekteki 30 yılımın dolu dolu eğitimler ve kurslarla yenilenerek geçtiğini söyleyebilirim.

–          Neden bu mesleği seçtin? Zor değil mi birden fazla insanın tüm yükünü taşımak …

Bir meslektaşımın da söylediği gibi terapist, kalbinin kapılarını danışanının cehennemine açan kişidir. Mesleğini bütün kalbiyle seven bir terapist olarak danışanımın sorunu çözülene dek onu sahiplenirim. Danışanın travması iyileştiğinde bu durum onun kadar beni de mutlu eder. Terapisi biten danışan uçmayı öğrendikten sonra kendi kanatlarıyla gök yüzünde süzülebilen yavru kuş gibi gururlandırıcıdır.(bu arada danışanın yaşı önemli değildir. . Bir klinisyen olarak danışanlarımın sorunlarını çözmesine yardımcı olmak onun yükünü omuzlamaktan ziyade bu beceriyi ona kazandırmayı hedeflerim. Kendi adıma Thomas Carlyle’nin bir sözüyle kendimi özetleyeyim : ” kutsanmış kişi yapacağı işi bulan kişidir, ona başka bir kutsanmışlıktan söz etmeyin….

–          Terapilerinde daha çok hangi teknikleri kullanıyorsun ve hangi teknikler hangi sıkıntılarda daha etkili oluyor? Böyle bir ayrımın oldu mu ? Eğer tek bir teknik seçmek zorunda kalsan hangisini baş tacı yapardın?

Ben insanların belli kalıplara sığdırılabileceği düşüncesine katılmıyorum. Zira her danışan kendi kitabını yazar. Son derece kompleks bir yapıda olan insanı tek bir teknik yada formülle iyileştiremezsiniz. Aynı olaya her insan farklı bir boyutta tepki verir ve farklı düzeyde etkilenir. Danışana hangi tekniğin uygun olacağına terapist klinik tecrübesi ile karar verir. Örneğin travma kökenli olmayan bir fobi çalışıyorsam. Bunu çoğunlukla BDT ( Bilişsel Davranışçı Terapi) ile ele alabilirim.Eğer danışan kaynağını bilmiyorsa ortaya çıkarıcı bir terapi yöntemi olan Psikodramayı kullanabilirim. En çok kullandığım ana teknik EMDR yani göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme tekniğidir.

 

–          EMDR tekniği nedir ? Ne tür sıkıntıları aşabiliriz bu teknikle ? Ve bu tekniğin avantajları dezavantajları neler ?

Hayatımızda sorun olan birçok olayın altında irili ufaklı travmalar yatar. EMDR sonuca gitmekte en başarılı yöntemlerden biridir. Örneğin ilk okulda şiir okurken şaşırmış ve şiiri tamamlayamadan kürsüden inmiş olabilirsiniz. Anı çalışıldığında, Otuz yaşına gelmenize rağmen sosyal ortamlarda zorluk yaşamanızın sebebi olarak ortadan kalkar. EMDR travma anındaki ortam , duygular ve düşünceleri birlikte işleyerek anının yarattığı patolojiyi ortadan kaldırır. EMDR terapisi ile    kişinin hayatında    sorun olarak algıladığı tüm konular çalışılabilir. Yakın kaybı, doğum sonrası depresyon, öz güven ,fobi, boşanma, takıntı, panik atak… gibi bir çok sorunu çalışıyoruz. EMDR terapisi yan etkisi olmayan ve iyileşme hızı açısından avantajlı bir terapi yöntemidir. Anne karnında yaşanan travmaların çalışılabildiği olağan üstü bir terapi yöntemidir.

–          Çalışan anne olarak sormazsam olmaz ;  Çalışan annelerin çocuklarına karşı duydukları suçluluk duygusuyla psikologsuz baş edebilmeleri için tavsiyelerin var mı?

Anne çocuk ilişkisini etkileyen birçok faktör vardır.  Çalışan annelerin hissettiği suçluluk duygusunun hem çocuğa hem de anneye zararı vardır. Şöyle ki suçluluk duyan anne kural koymama ve çocuğa her isteğini alma gibi yanlış davranışlara suçluluk duygusunu telafi etmek için yönelir. Bu davranış şekli beraberinde daha büyük sorunlar getirir. Suçluluk duyan annenin bu duygusunun altında yatan neden çocuğuna yeterince zaman ayıramadığı düşüncesidir. Halbuki ilişkinin kalitesini belirleyen birlikte geçirilen süre değil yapılan faaliyetler ve paylaşılan duygulardır. Düzenli olarak her akşam çocuğun yapmak istediği bir faaliyette bulunmak yada onunla oynamak çocukla sağlıklı bir iletişim kurmak için çok önemlidir. Bütün gün evde olduğu halde ev işlerinden çocuğuna zaman ayıramamış anne ile işten dönüp çocuğuna tam anlamıyla zaman ayırmış anne arasında büyük fark vardır. Bu konuda babanın rolü de göz ardı edilmemelidir. Hem annenin hem de babanın çocuğa sevdiğini ifade etmesi ve bol bol fiziksel temasta bulunması çocuğun ruh sağlığı açısından önemlidir.

–          Kendiyle barışık ama hayatın gelgitine alışık, iç huzuru olan ve kolay dağılmayan çocuklar yani insanlar   yetiştirmek için anne-babalara neler önerirsin?  

Burada tarif edilen öz güveni olan , huzurlu ve mutlu çocuklar yetiştirmek için en önemli faktör şartsız sevgidir. Bağlanmanın çok popüler olduğu bugünlerde anne karnından başlayarak koşulsuz sevilen ve istenen çocukların sağlıklı bağlanmayla hayatla başa çıkabilen mutlu bireyler oldukları bilinmektedir. Zor zamanlarında çocuğu sarmalayan ve gerekli ilgiyi gösteren ebeveynlerin sağlıklı çocuk yetiştirmektedir. Örneğin bisikletten düşen ve ağlamakta olan çocuğuna sarılan, pansuman yapan ve sonra yapabilirsin diyerek cesaretlendiren ebeveynlerin çocukları hayatla baş etmede diğerlerinden daha başarılı olduğu bilinmektedir. Aile içi huzursuzluğun yaşandığı evlerden huzurlu çocuklar yetişemeyeceği için ebeveynlerin gereken yerlerde profesyonel yardım almaları önemlidir. Aile içindeki kavgalar anne karnından itibaren etkiler çocuğu ekiler. Ayrıca anne karnındayken hepimizin yaşamış olduğu travmalar EMDR terapisinin anne karnı prosedürü ile çalışılmaktadır.

 

–          Evlilik kararı vermek bence hayatımızın en önemli kararlarından … Sence evlenmeden önce karşımızdaki insanı test etmeli miyiz? Olmazsa olmazlarımız ne olmalı ? Sen çift terapilerinde en çok hangi sorunlarla baş etmelerine yardımcı oluyorsun çiftlerin?

Karşı cinsle olan ilişkilerde ilk tanışma evresinde kişiler kendilerini olduğu gibi değil olmak istediği şekilde tanıtma eğilimindedirler. Bu yüzden evlilik öncesi tanıma ve değerlendirme süreci kısa tutulmamalıdır. Aşk, sevgi gibi duygusal faktörler evlilik için tek kriter olmamalıdır. Cinsel çekim, ailelerin yapısı ve uyumu ile kültürel farklar da birlikteliği desteklemelidir. Evlenilecek kişiyi değiştirmeyi düşünmek son derece hatalı bir yaklaşım olacağı için karşı tarafı olduğu gibi kabul edebiliyorsak evlenmek daha gerçekçi olur. Çift terapisine gelen bireylerin çoğunlukla geçmişten getirdikleri olumsuz yaşantıları çalışmak üzere terapiye alınması gerekir. Tüm bu süreçlerden sonra çift terapisine geçilir. Terapide çiftlere daha çok iletişimle ilgili problemleri ve cinsel problemleri ile aldatma konularında yaşadıkları sorunlar hakkında yardımcı oluyorum.

          Bu aralar telefonu, interneti çok sık kullandığımı ve bunun da uykumu bozduğunu eskisi gibi bol kitap okumadığımı fark ettim ve bu durumu düzeltmek için kendimce internet detoksu yapmaya başladım. Çevremde çok fazla telefon, internet bağımlısı görüyorum. Çocuklar çok küçük yaşta tanışıyor, büyükler ise çocuklardan beter halde bence. Telefon, tablet bağımlısı çocuğumuz için neler yapabiliriz? Ya büyükler.. Eşimiz elinden telefonu bırakmıyorsa mesela veya bizler telefon, sosyal medya bağımlısı olduysak…

Teknoloji bağımlılığı büyük küçük herkesin sorunu. Öyle ki tıp kitaplarına bağımlılık olarak girmiş durumda. İletişimin azalmasıyla ortaya çıkan bu bağımlılık iletişimin daha çok azalmasıyla sonuçlanan bir kısır döngüye yol açıyor. Bu döngüyü kırmak için aile içi iletişimi arttıracak aktivitelere daha çok yer verilmesi lazım. Sanal hazlar yerini gerçek paylaşımlardan alınan hazlara bırakmalı.

–          Cinsel terapist olmak bizim ülkemizde  zor değil mi? Bu terapilerde kadınla erkek arasında en bariz farklar, sorunlar neler oluyor ? Hangi taraf daha çok çözümün bir parçası olmaya hazır ?

Cinsel terapinin diğer terapilerden daha zor bir yanı yok. Çiftler sorunlarını çözmeye istekli oldukları takdirde başarı düzeyinin yüksek olduğu bir terapi alanı. Gerek yanlış yetiştirme gerekse travmalar gibi farklı sebeplerden dolayı en çok vajinismus vakaları ile çalışıyoruz. Çiftlerin sorunlarının çözümüne ve çocuk sahibi olmalarına yardımcı oluyoruz. Terapiye birlikte gelmeleri her ikisinin de sorunun değil çözümün bir parçası olmaya hazır oldukları anlamına geliyor. Vajinismus sorununu yaşayan çiftlerin en sık yaptıkları hata çok beklemeleri ve geç gelmeleridir.

–          İnsan ne zaman veya ne olursa hangi durumlarda bir psikoloğa gitmeli destek almalı ?

Kendi başına üstesinden gelemediği ve çözüm bulamadığı durumlarda profesyonel bir yardım almalıdır. Çünkü sorunun her hangi birine anlatılması yetmez , çözümlenmesi ve gereken tedavinin yapılması gerekir.

–          Antidepresan kullanımı çok arttı. Antidepresan kullanacaksak nelere dikkat etmeliyiz? Antidepresansız sorunları aşamaz mıyız?

Bir hekimin nezaretinde olmadıkça kullanılamaz. Tıbbın depresyona ilaçla müdahale şekli olan antidepresan kullanımı majör depresyon terapisi öncesi stabilizasyon sağlamak için baş vurulan bir yöntemdir. Antidepresan kullanımı esnasında mutlaka psikoterapi almak gerekir. Depresyon teşhisi konmuş vakalarda ben terapiyi EMDR yada BDT teknikleri kullanarak yapmaktayım.

Her halde bu soruyla sohbetimizi noktamış oluyoruz bu keyifli sohbet için bende teşekkür ederim Aslı’cığım. .Sana ve takipçilerine sağlıklı ve güzel günler diliyorum.

Evet dostlar Sevgili Suna İpek’ le kısa söyleşim umarım hoşunuza gitmiştir. Daha fazlası için ilgili linkleri aşağıya bırakıyorum. Hepinize huzurlu hafta sonları diliyorum, hoşkalın

http://www.ailedanismanligi.org/

http://cinselterapist.org/

https://www.facebook.com/ailedanismanligi.org/

https://www.youtube.com/channel/UCHBQMXXa1bYCBhQO8h-6WEg

https://www.instagram.com/klinik_psk.sunaipek/?hl=en

kitaplık

Sınırlar..

Yıllaaar önce psikoloğumun tavsiye edip okuttuğu değerli bri kitaptı ” Sınırlar “. Şimdilerde tekrar aklıma geldi ve tekrar okumak istedim. Hayır demede sıkıntı yaşıyorsanız, ilişkilerinizde bazen bile  kullanıldığınızı hırpalandığınızı hissediyorsanız, çocuğunuzu yetiştirirken sınır çizmenin önemini öğretmek istiyorsanız, kendinize zaman ayırmada öz şefkatte sorun görüyorsanız okuyun derim… Bu arada okumak isteyene pdf olarak gönderebilirim de .. takipçim olmanız mail adresimi bırakmanız yeterli 🙂

Kitap nasıl bir şey biraz buraya dökeyim … üzerlerine tıkladığınızda büyütebilirsiniz yazıları..

 

 

 

kitaplık

Süt almaya çıktım ama eve bir bisikletle döndüm :)

Nasıl bir kitap ismi bu ? 🙂 Yazarı Jochen Mai

Kitabımız karar verme konusunu detaylıca işlemiş. Çeşitli karar verme teknikleri var kitapta.. Acil karar vermede neler yapılabilir gibi başlıklar var. Kitabın sonlarına doğru hedef bulma, hedefler oluşturma konusunda çok güzel açıklamalar destekleyici alıştırmalar mevcut. Örnekleri bol, alıştırmaları bol… kararsız biriyseniz kesinlikle okuyun derim 🙂 Üzerilerine tıkladığınızda daha okunaklı ve büyük oluyorlar bu arada…

Benim hayatım boyunca en sık kullandığım karar verme yardımcısı da buydu 🙂