Alfie Kohn’ un kitabı ” Şımarık Çocuk Bir Şehir Efsanesi’ ni bitireli günler oldu fakat bloğa yazmak bir türlü kısmet olmadı. Ağır ağır okuduğum bu kitapta çocuk yetiştirmedeki tutumlarla ilgili fazlasıyla araştırmalara, makalelere değinilmiş. Helikopter ebeveynlik konusu özellikle.. Ödüllendirme, ceza, övgü motivasyon, özsaygı konusu da çok detaylı işlenmiş. Türlü türlü deneyler, çalışmalardan ve hipotezlerden bahsediliyor. Yani akademik bir kitap. Eğitim bilimine ilgi duymuyorsanız ağır gelebilir içeriği, dili.
Şimdi alıntılarımı paylaşmak isterim sizlerle… eğer bloğuma mailinizle kayıtlıysanız ( sağda kayıt yeri var 🙂 kayıt olursanız yeni yazılarımı mailinize haber verecek ) yorum bırakın mail adresinize bu kitabın pdf halini gönderebilirim ilgileniyorsanız.
— Resim halindeki alıntıların üzerine tıklarsanız okunaklı halini görebilirsiniz.
* * * * *
Şöyle düşünelim: Eğer ebeveynlerin okul ödevlerine fazla karışıp
karışmadığını sorguluyorsak, ödevin yapmaya değer olup
olmadığını (hatta okulda zaten saatler geçirmiş çocuğun evde
neden ikinci vardiyaya başladığını) sorgulamıyoruz demektir.
Eğer çocukları çok kolay veya sık övüp övmediğimizi irdeliyorsak,
övgünün kontrolcü niteliğinden ötürü mahzurlu olup olmadığına
değinmiyoruz demektir.
* * * *
Freud’un ve diğer derinlik psikologlarının yazılarını hiç okumamış
kişiler dahi bilir ki, sürekli atıp tutan ve böbürlenen, başarılarını
anlatan veya pahalı giysi ve takılarını göstermeye çalışan,
herkesten çok daha iyi olduğunu söyleyip duran insanlar, aslında
hiç de etkileyici olmadıklarına dair derinlerde hissettikleri kuşkuyu
susturmaya çalışıyor olabilirler. Rekabetçi birini incelerken
kişiliğinin yüzeyini biraz kazıdığınızda baskın bir özgüvensizlikle
ve kendinden kuşku duyma eğilimiyle karşılamanız gayet
olasıdır. Aynı şey narsistler için de geçerlidir: “Görkemli kişiler
olduklarına inanırlar ( . . . ) ama savunmasızlık ve kırılganlık belirtileri
deneyimlerler; kendilerinden kuşku duymaktadırlar.”19
Saldırgan bireyler için de benzer şeyler söylenebilir
* * * *
Bence ebeveyn olarak üstesinden gelmemiz gereken en büyük
zorluk direnç göstermeyen çocuk tercihimizi bir kenara bırakmak
ve kısa vadeli başarıyı bir ölçüt olmaktan çıkarmaktır
(özellikle de başarıyı alışılmış ve yavan standartlar üzerinden
tanımlıyorsak) . Çocuklarımızın tüm yaşamları boyunca token
(not, para, onay) toplayan değil de, esinleyen ve etkileyen bireyler
olmasını istemez miyiz? Kişisel çıkarları yerine çoğunluğu
düşünmeleri daha makbul değil midir? Gelenekleri farklı bir bakış
açısıyla değerlendirmeleri ve saçma, baskıcı veya kendi amacına
zarar veren unsurları sorgulamaları bizi memnun etmez
mi? Her daim yapılagelmiş olanı sırf her daim yapılageldiği için
sürdürmelerini mi istiyoruz?
Bu iddialı hedeflerin üç bileşeni vardır. Birincisi, çocukların
sevme, umursama ve duyarlılık gösterme eğilimini güçlendirmek ve
“toplum yanlısı” (prosocial) bir yönelim geliştirmektir. İkincisi,
özgüvenlerini ve fikirlerini ortaya koyma eğilimlerini desteklemektir.
Üçüncüsü, kuşkuculuğun ve her şeye uymaktan kaçınmanın
değerini anlamalarını sağlamaktır.
* * * *
Keşfetmeye, fikirlerini savunmaya, bazen hatalar yapabildiklerini kabul etmeye
ve otoriteyi sorgulamaya daha yatkın olurlar. Alışılmadık
yanıt ve tepkilerini gerçekten memnuniyetle karşıladığımızı açık
biçimde ortaya koymamız ve söylediklerimize kafa tuttukları
zaman savunmaya geçmekten kaçınmamız gereklidir. Aslına
bakarsanız, karşı savlarını (onlara katılmasak bile) nasıl olabildiğince
ikna edici şekilde savunacakları konusunda da çocuklara
yardım etmeliyiz. Amacımız bir tartışmayı kazanmak değil,
çocukların kendi başına düşünmesini (ve bunu gittikçe daha da
becerikli biçimde yapmasını) sağlamaktır. Özetle şunu diyebiliriz ki, çocuklar karar vermeyi ancak karar
vererek öğrenebilirler, talimat izleyerek değil. Eğer dünyayı
daha iyi bir yer yapmak için sorumluluk almalarını istiyorsak, o
zaman onlara sorumluluk vermemiz gereklidir. Bu da kontrolü
(ister pervasızca ister de nazikçe uyguluyor olalım) biraz azaltmak
gerektiği anlamına gelir. (Nazikçe kontrol uygulamanın
örneği bizi memnun eden çocuğu övmektir, bu da özgüvensizlik
ve otorite konumundaki kişiye bağımlılık yaratır. Ne kadar
övgü kullanırsak çocuk da övülmeye o kadar gereksinim duymaya
başlar.) Bu ebeveynlik yaklaşımıyla, başkalarıyla ilişkilerimizin
saygı ve işbirliği temelinde ilerleyebileceğini gösteririz.
Bizi otoriteyi sorgularken ve inandığımız bir ülküyü savunurken
görmeleri de çok etkili bir örnek teşkil edecektir.
* * * *


Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...