izledimler

Sadeyim Sadesin Sade :)

Yine gezinirken rastladığım bir mini belgesel. 3 bölümden oluşuyor. Japon yaşam alanı düzeltme kraliçesi Marie Kondo ile ilgili belgesel. ” SPARKING JOY “ Sadeleşme diğer popüler adıyla minimalizm ile ilgili yıllar önce ben de detaylı bir yazı düzenlemiştim mutlaka göz atın derim 😉 aşağıya ekledim linki.

Marie Kondo enerjisi çok tatlı bir kadın. Konuşması duru duruşu. Konmari denen tekniği ile birçok insana feyz olmuş bir kadın. Bişi diycem amaaaa 🙂 Vizontele filminde karakter diyor ya “ Vallahi benim aklıma gelmişti” . İşte Marie hanım kızımızın da çoğu önerdiği şey benim zaten kendim için ve çevrem için önerdiğim uyguladığım adımlar, detaylardı düzen ve disiplin adına. O yüzden keşke ben de böyle bir işe, mesleğe sahip olsaydım diyorum. Çünkü çok zevk alırım arkadaşlarımın evini ,odasını düzenlerken toplarken falan.  Belgeseldeki Marie Kondo’ yu bekleyenlere şaşıyorum Çünkü bana göre o kadar kolay basit ki düzenli derli toplu olmak sanırım bu doğal bir beceri. Demek ki bazıları gerçekten bu konuda farklı. İzlerken hep yaa insan nasıl dağınıklıktan kurtulmak için birini bekler diye düşünüp durdum 🙂 Siz de öyleyseniz bana ulaşın CİDDİYİM YARDIM ETMEK ÇOK İSTERİM ama cadılığımı göze alarak tabi 😛 Çünkü feci eşya atıcı ayıklayıcı sorgulayıcı ( atmaktan kasıt çöp değil mutlaka birilerine ulaştırırım ) ve sadeleştiriciyimdir. Bir arkadaşımın evini toplarken sonunda bana iyi ki seninle sevgili değiliz kesin ayrılmıştık demişti 🙂 Ama çok pasaklı ve istifçiydi yapacak bişi yok bazen mürebbiye oluyorum ben işte.

Seride önce bir bahçıvanın mekanını, ikincide bir kafeyi ( ama kafe sahibi kadının evine de el attı Marie o kısmı bence çok faydalıydı sadeleşemeyenlere ) , üçüncü de eski bir okul müdürü olan bir kadının ( kanser sebebiyle işini bırakmak zorunda kalmış ve hep başkaları için yardım için yaşamış ) evini düzenleme inceleme var.

Bu arada sadece düzen, sadeleşme değil duygusal paylaşımlar sihirli cümleler de var belgeselde..

Diyorum ki size “ İÇİMİZDEKİ BOŞLUĞU DOLDURAMADIĞIMIZ SÜRECE EVLERİ, TELEFONLARIN HAFIZALARINI, OFİSLERİMİZİ, DOLAPLARIMIZ DOLDURACAĞIZ. HEP ALMAK HEP ALMAK HEP SAKLAMAK BRİİKTİRMEK İSTEYECEĞİZ BU BİR GİRDAP. COPY PASTE GÜNLER YAŞAMAMAK İÇİN BU DÖNGÜDEN ÇIKMAK GEREK “

İSTİFÇİYSENİZ KESİN İZLEYİN DERİM ..

Ve izlediğinizde bakalım sizde de ayy hemen evdeki eşyaları, gardolabı bi kurcalasam mı hissi uyanacak mı ?? Ben taşınma arifesinde olduğumdan beni daha çok heyecanlandırdı bu seri. Keşke bana böyle bir iş verseler de ben de böyle bir seri çekseydim valla bayıla bayıla yapardım. Türkiye’ nin Marie Kondo su olaydım keşkeeeeeeeeeee 🙂

izledimler

Free Guy ve Yaşasın Sinemaaaaa

Beni tanıyanlar bilir sinemayı sinemada izlemek benim için çok çok kıymetlidir. Beni en çok mutlu eden şeylerdendir sinemada film izlemek. Adeta terapidir bana. Pandemi sebebiyle sinema sektörü de epey sıkıntı yaşıyor.

Ryan Reynolds’ ı severim. Deadpool ile gönlümü çalmıştır kendisi. Surat ifadesi bakışları mimikleri sırıtışı bana hep komik geliyor. Filme de açıkçası o var diye gittim zaten. İyi ki de gitmişim. Eğlenceliydi. Özellikle dijital oyunlara meraklıysanız size daha da eğlenceli gelecektir film.

Filmdeki bazı sürpriz anlar da süper olmuş. Spoiler vermemek için susuyorum 🙂 izleyin ve görün.

Filmin amacı ne mi.. Kendini tekrarlamak, zincirini kırmamak, hayatta etkisiz eleman olmak mı olmamak mı sorunsalı var filmde. Film süperenzo olmamakla beraber izletiyor, eğlendiriyor, oyunla beraber canlı hayatı karıstıran sahneler de cok keyifli.

izledimler

La cocinera de Castamar

Oldum olası krallı kraliçeli, kabarık elbiseli filmleri, dizileri çok çok severim. Benim için içeriği dışında görsel zevkdir. Öyle giysiler giymeyi günümüzdeki giysilere tercih ederdim açıkçası 🙂

Gelelim dizimize;

Tamamen gezinme sırasında keşfettiğim bir dizi. “The Cook of Castamar ” Bir roman uyarlaması. 1700 lü yıllar İspanyası.. Tabi ki herzaman ki gibi orjinal diliyle izledim ki böylesi kesinlikle benim için çok keyifli. İspanyolca lisanına bayılıyorum zaten. Bir lisan hapı olsa kesin içerdim bunun hapını 🙂 Dizide aşk var ihanet var mevki mi kendin olmak mı var …. vs Başroldeki Clara kızımızın gözlerini belerte belerte bakışlarını sevmedim. Beğenmedim de açıkçası tipini. Ama hikaye nereye gidecek merak ettim keyifliydi seyiri dizinin. Başrol abimiz Diego ise eh işte.. hayalimdeki tip olmasa da iyi oynamış bişi diyemem 🙂

Diziden başrol kızımızın söyledikleri ile bu yazı burda biter ….

“sadece görmeyene kör denmez. karanlıkta yürüyenler de kördür. yolu, onu kuşatan duvarlarda el yordamıyla ararız; kısa ve titrek adımlarla.

körler ayaklarının altındaki toprağı tanımayanlardır; ait oldukları yeri bilmeyenler. ta ki biri bir mum yakıp ait olmamız gereken yeri aydınlatana dek.

dünya, bizi bundan mahrum etmek için
elinden geleni yapsa bile herkes tek bir yere aittir.

ve kimse, asla içgüdümüzü yenemez. nihayetinde bir yere ait olma içgüdüsü; kendi yerimize, ancak ait olduğumuzda mutlu olabileceğimiz tek yer.”

izledimler

New Amsterdam

Bir dürü dizi izledim yazamadığımdan beri ama en son izlediğimle başlayayım diyorum. Taze taze 🙂 Bu diziden bir iş toplantısı sırasında bahsedildi. Yeni işe başlama konuşmasının çekiciliği bahis konusuydu. Toplantıda not almıştım. Fırsat bulur bulmaz haydin bir bakayım dedim. Bakış o bakış 2. sezon bitirildi.

Neler mi sardı… Hayat, ölüm, aşk, kendini bulmak, hastalıklar, evlilik, dostluk… içinde ne ararsan var aslında dizide. Bazen öyle cümleler öyle anlar oluyor ki bir yerlerine dokunuyor bir ışık yakıyor dizi… Ve öyle sahneler oluyor ki içim acıdan kavruluyor sanki… çaresizlik duygusu ve sağlığın herşeyin üstünde olduğunu gösteren tokatlar..

Benim en keyifle izlediğim anlar ise psikolog Iggy’ li sahneler ve dizide az gördüğüm için kızdığım doyamadığım Doktorum civanım Zach li sahneler 🙂 Şu JJ Feild ‘ i bir araştırayım ben 😉

şundan bundan

Blog blog olalı böyle zulüm görmedi…

Günler geçmişti. Günler geçiyordu. Dertler derya olmuş ben de bir sandal… ( dinleyiniz İbrahim Tatlıses’ den ) Henüz batmamış boğulmamış direnişdeydim. Defalarca yazmak istemiş..yazamamışdım.. evet bir sürü dizi, film izlenmiş.. bir sürü kitap okunmuş notlar alınmıştı.. bir sürü şey deneyimlenmiş paylaşılmak istenmişti….. fakat dertler, hüzünler hep baskındı yamandı… durdurdu hep.. Bugünse blogumu özlediğimi hissettim. Okuyan olsun olmasın. Sadece kendim için… Tekrar merhaba be köşem…..