izledimler

La cocinera de Castamar

Oldum olası krallı kraliçeli, kabarık elbiseli filmleri, dizileri çok çok severim. Benim için içeriği dışında görsel zevkdir. Öyle giysiler giymeyi günümüzdeki giysilere tercih ederdim açıkçası 🙂

Gelelim dizimize;

Tamamen gezinme sırasında keşfettiğim bir dizi. “The Cook of Castamar ” Bir roman uyarlaması. 1700 lü yıllar İspanyası.. Tabi ki herzaman ki gibi orjinal diliyle izledim ki böylesi kesinlikle benim için çok keyifli. İspanyolca lisanına bayılıyorum zaten. Bir lisan hapı olsa kesin içerdim bunun hapını 🙂 Dizide aşk var ihanet var mevki mi kendin olmak mı var …. vs Başroldeki Clara kızımızın gözlerini belerte belerte bakışlarını sevmedim. Beğenmedim de açıkçası tipini. Ama hikaye nereye gidecek merak ettim keyifliydi seyiri dizinin. Başrol abimiz Diego ise eh işte.. hayalimdeki tip olmasa da iyi oynamış bişi diyemem 🙂

Diziden başrol kızımızın söyledikleri ile bu yazı burda biter ….

“sadece görmeyene kör denmez. karanlıkta yürüyenler de kördür. yolu, onu kuşatan duvarlarda el yordamıyla ararız; kısa ve titrek adımlarla.

körler ayaklarının altındaki toprağı tanımayanlardır; ait oldukları yeri bilmeyenler. ta ki biri bir mum yakıp ait olmamız gereken yeri aydınlatana dek.

dünya, bizi bundan mahrum etmek için
elinden geleni yapsa bile herkes tek bir yere aittir.

ve kimse, asla içgüdümüzü yenemez. nihayetinde bir yere ait olma içgüdüsü; kendi yerimize, ancak ait olduğumuzda mutlu olabileceğimiz tek yer.”

Okudun mu nerden bileyim bişi de bari :)