şundan bundan

2010’a veda

2010 bitti. 2011 başlıyor. Yılbaşı özeldir benim için. İnşallah da eşimle beraber olacağız yılbaşında. Buruğuz. Çünkü eşimin genç akrabası kaza geçirdi ve durumu ağır. Ben bu yazıyı 29 u akşamı yazıyorum, (otomatik ayarlama yapıyorum da)  çünkü 30 ve 31 i yoğun olabilir ve bloga yazı yazamayabilirim. Dilerim bu yazı yayınlandığında sağlık durumu daha iyi olur ve yılbaşı hem bize hem de onun ailesine umut, neşe getirir. Sağlık gidince herşey ne kadar boşlaşıyor. Ölümlü olduğumuzu unutmak yada unutmamak. Ben ölümü sık hatırlamaya çalışanlardanım. Bu beni negatif değil pozitif etkiliyor. Çünkü çabuk üzülen, takan bir insanım. Ölümü düşününce sakinliyorum, kendime ve çevreme karşı daha anlayışlı olabiliyorum.

Yeni yıla girerken heyecanlanıyorum. Dileklerimi, kararlarımı yazdım. Dilekler, kararlar, listeler yeni yıla girerken olmazsa olmazlar 🙂 Yılın ilk günü yazdıklarımı burda paylaşacağım zaten. Bu satırları okuyan SEN 🙂 DİLİYORUM Kİ 2011 DE ÇOK GÜLERSİN, ÇOK GEZERSİN VE KENDİNİ ÇOK SEVERSİN 🙂

Penguenleri çok severim. Fotoğrafını çektiğim şirin şeyi dillendirdim kendimi zorla sevdirttim 😛

******BU NOTU İŞYERİMDEN YAZIYORUM. ŞANSIMA YASAK OLAN BLOG GİRİŞİNE İZİN VERDİ AZ ÖNCE DENEDİĞİMDE HATTA BU YAZI ÖNCESİNDE YORUM YAZABİLDİM KENDİ YAZIMA ŞAŞIRDIM BİR DE BAKTIM Kİ GİRİŞE DE İZİN VERİYOR.YUKARIDAKİ YAZIYI OTOMATİK AYARLAMIŞTIM ÇARŞAMBA GÜNÜ. DÜNSE AKŞAMA DOĞRU SEVGİLİ KARDEŞİMİZİ, DELİKANLIYI KAYBETTİK. VEFAT ETTİ. ÇOK ÜZGÜNÜZ. MEKANI CENNET OLSUN. ALLAH VERİYOR ALLAH ALIYOR 😦 AİLESİ BERBAT DURUMDA. EŞİM DE CENAZE İÇİN RİZE’ YE GİDİYOR ÖĞLEN GİBİ. BEN GİDEMİYORUM. EŞİMDEN UZAKDA HÜZÜNLÜ BİR YILBAŞI OLACAK…DİLERİM BİR DAHA BÖYLE BİR YILBAŞI GEÇİRMEYİZ…

izledimler

Aşka Yolculuk

Evleneceğin adamı seçmek… Yada seçememek…teklif almak yada etmek…işte bütün mesele bu 🙂  😛
Yol filmlerini severim. Bu da hem yol filmi hem de aşk. Bir İrlanda geleneğine sığınarak sevgilisine evlenme teklif etmek için uzuuun yolları aşmaya çalışan ve bu aşma çabası sırasında da tanıştığı didiştiği adamla kendini anlayan bir kadın. Hoş bir film.
Leap Year / Aşka Yolculuk adlı romantik filmde genç adam soruyor kadına ; ” Evinde yangın çıksa 60 saniyen olsa neyi kurtarırsın ? ”  

Ya sen? Sen neyi kurtarırdın?

* Fotoğraf http://cdn.everyjoe.com/files/2010/01/leap_year_2_thumb.jpg dan alıntıdır.
izledimler

Surname 2010

Kuklalar , ışıklar, müzik, davullar, kostümler, hem komik hem korkunç suratlar, karagöz/hacivat, cambazlar, çengiler, mehter takımı, “çükümüzü kestirmeyiz ” diye bağıran bıdıklar, güreşçiler, maskeler… İlginç bir oyundu. İlk kez bu tarz bir oyun izledim tiyatroda. İlginçti. Osmanlı şenlikleri oyunun konusu. “İstanbulbaz” lar ilginçti. Hele de tiyatroya gelen insanları hicvettikleri sahne en güzeliydi.
Oyun tanıtımında kısaca şöyle anlatılıyor : “ Kocasının ölümünün ardından açtığı sahafında, özel bir nedenle geceyi bekleyen sühendan hanım, kocasına ait hiç görmediği notlarla karşılaşır. bu notlar, kocasının kendisi için düşündüğü “sözde şenliğe” dair fikirleri içermektedir. yazılanları şaşkınlıkla okumaya başlayan Sühendan hanım; kendisini bir düşün içinde, geçmiş ile bugünün istanbul’u arasında gerçekleşen bir şenliğin tam ortasında bulur.”

kitaplık

Sakız Kızın Günleri

Bu kitabı eşimin yeğeninden ödünç aldım. Sevim Ak’ ın yazdığı kitap hoş resimlemeler de içeriyor. Sekiz yaşında ismi Sakız olan bir kızın hikayesi. Sakız dışında farklı isimler de var kitapta ve bu benim hoşuma gitti. Çocuk kitabı diye küçümsememek gerekiyor. İnsan her okuduğundan birşeyler öğrenebilir. Ben de  ” semender ” i bu kitaptan öğrendim 🙂 Kertenkele gibi bir sürüngenmiş.
Kitabın tanıtımında yazanlar şöyle ; ” Sakız, sekiz yaşında bir kız çocuğu. Annesi, babası, kardeşi Nazlı ve Yusuf adını koyduğu semenderiyle bir ara sokaktaki apartman dairesinde yaşıyor. Üçüncü sınıfa gidiyor; evlerine en yakın okula. Babasının küçük bir şekerci dükkanı var. Sakız’ın bu dükkana gitmesi artık yasak. Çünkü çok şeker yemekten iki dişi sağlam kaldı; ötekilerin hepsi çürük. Utangaç bir kız Sakız. Konuşurken yüzü çelik gibi kızarır. Miniciktir. Ama boyunun kısalığından hiç yakınmaz. Sakız Kızın Günleri -okuyunca siz de göreceksiniz- çok neşeli geçer. Halası, bir gezi dönüşü, ona, aydan kopup dünyamıza düşmüş bir taş parçası getirir. Bu aytaşı ile Sakız Kız’ın neler yaptığını okuyunca gülmekten yerlere yatacaksınız. Hele Rüzgar Adam’la karşılaşması, ona ne renkli günler geçirtecek. Ya televizyonda izlediği ‘Unutulmayan Anılar’ programına yazıp gönderdiği o uyduruk öykü, başına ne işler açacak. Sevim Ak’ın yazdığı en keyifli kitaplardan biri. Behiç Ak da birçok resimle süsledi bu güzel kitabı. “
 
* Kitap resmi idefix’ den alınmıştır.

şundan bundan

Causette

Causette fransızca kısa sohbet demekmiş. İngilizcedeki chat gibi. Ben bu kelimeye ilk kez Hürriyet gazetesinde 11/12/2010′ da yayınlanan bir röportajda rastladım.  29 yaşındaki genç fransız beyefendi kadınlar için bir dergi çıkarıyor. Bu dergide ” Kilo vermek, yılbaşı partisi için elbise seçmek, cinsel hayatını hareketlendirmek üzere tavsiye aramakla ilgilenmeyen kadınlar için yayınlanıyor. Kapağında utanmadan bikini giymiş, selülitli bir model veya 80’li yaşlarını süren ama buna rağmen anlaşılmaz biçimde mutlu bir kadın yazar görebilirsiniz. ” miş. Detay için röportajı okuyun lütfen :  http://www.hurriyet.com.tr/cumartesi/16504883.asp?gid=66
Bu derginin Türkçe versiyonunu okumayı isterdim. Merak ettim. Hatta dayanamadım röportajı yapan hanıma mail attım, sordum. Cevap gelir mi bilmem 🙂
 
Derginin sitesi ; http://www.causette.fr/  ( Tabi bendeniz fransızca bilmediği için bir şey anlamadı 🙂 )

* Fotoğraf sitesinden alıntı.

izledimler

Bozuk Düzen

” Bozuk Düzen “ adlı oyunun konusu tanıtımında şöyle ifade edilmiş ;
        ” Yaşadıkları kasabada depremden zarar görüp, İstanbul’a yerleşen orta halli bir ailenin sosyal ve ekonomik koşulların zorluğu karşısında bir aile olarak tutunabilme mücadelesini anlatan, trajik bir oyundur. Babalarını kaybettikten sonra birbirinden daha çok kopan aile, annelerinin rahatsızlığıyla yeni bir sarsıntı yaşar. Hayat ailenin her bireyine farklı sürprizler hazırlamaktadır. Birbirinden uzak ve hiçbir paylaşımda bulunmayan kardeşler kendilerini saran yalnızlıktan, gene birbirlerine tutunarak kurtulmaya çalışırlar. Fakat artık bir araya gelmek için çok geçtir. Herkes büyümüştür artık ve hiçbir şey çocuklukta bıraktıkları gibi değildir. Tam her şey güzel olacak derken, hayat beklenmedik bir darbeyle kapıda belirir. Artık bir araya gelmek çocukluklarına dönmek kadar uzakta kalmıştır. Bozuk Düzen, aile olmanın, paranın hâkim olduğu düzende ne kadar zor olduğunu gözler önüne sermektedir. Bir arada olmak aile olmak için yeterli midir? Bu sorunun cevabını Bozuk Düzen’de bulacaksınız! ”
Bana gelince ;
Oyunda bazı yerlerde gözlerim dolmadı değil.
Perihan Savaş’ ı tiyatro sahnesinde hiç izlememiştim, hoşuma gitti.
Kamarot Arif ise yüz güldürüyor sesi, jest ve  mimikleriyle…
Bazen bazı oyuncuların oyunculukları yapmacık geldi.
Kasvetli olduğu için arada sıkıntı basabiliyor.

şundan bundan

şundan bundan

* Bu hafta izinliydik eşimle. 2 gece Sapanca’ da Aqua Otel diye bir yerde kaldık. Sapanca sakindi. Ve maalesef bana pasaklı bakımsız geldi. Eşimin belindeki rahatsızlık sebebiyle keyfimiz orta şekerdi. Hala da öyle.

* Fıat reklamındaki mındık 2 yavruya bayılıyorum. O servis şöförüne koşup da  biz fiat alacağız artık servise gelmiyoruz demeleri, o surat ifadeleri nefis…

* Yumurta gündemi devam ediyor. Yumurtalı herşeyi severim 🙂 Patatesli yumurta, ıspanaklı yumurta, sucuklu yumurta… Dün eşimin yeğeni demesin mi ben yumurta yemeyeceğim meğer yumurtadan civciv oluyormuş 🙂 Annesi yeni anlatmış ona da dert olmuş 🙂

* Kar yağıyor. Hava soğuk. Her mevsim güzel, içinde mevsimi güzel olana… Ama Allah herkesin evini ısıtsın ve de yüreğini…

* Dün akşam yoğun trafikten kurtulmak isterken yan binanın tiyatro sahnesi olmasını fırsat bilip saate bakıverdik. Saat 20:25. Ve biliyorum ki sekiz buçukta oyun var. Eşim dedi trafikte deliriceğimize hadi girelim oyuna. Ve sanırım yağış ve trafik sebebiyle gecikenler olmuş ve rahatça bilet aldık oyuna girdik. Oyunda 40 geçe başladı 🙂 ballıyız… Oyundan daha sonra ayrıca bahsedeceğim.

* Dağ gibi ütü bana göz kırpıyor. Ben göz kaçırıyorum. Ama nereye kaddaaaaarrrrr ! pöfff

* Kış vakti sıcacık havuzda yüzmek ne kadar güzeldi. Çok büyük mükemmel evim olmasın ama kapalı havuzu olan evim olsa iyi olurdu 🙂 her gün yüzmek vücuda ne iyi gelir.

* İzinde eşim rahatsız diye biraz otel odasına kapandığımda ön yargılı baktığım Ebru Şallı’ nın programına daldım. Hoşuma gitti. Özellikle katılan doktorların verdiği bilgiler. Ev hanımı olsam sanırım düzenli izlerdim Ebruli’yi.

* Bakındığım evlilik programları içimi şişirdi. 🙂

* Yılbaşında bir otelde kalma hayali kuruyorum. Hayale vergi yok, şart yok  demi 🙂 Bir de millli piyango bileti alacağım belkim zengin olurum 🙂

* ” Av Mevsimi” ni merak ediyorum.

* Fotoğraflarını çektiğim kuklalar ne hoş değil mi? Ümraniye Meydan daki GelOyna adlı dükkandan bu fotoğraf.

şundan bundan

uğurBÖCEĞİM

Bu mındık uğur böceği çok değerli. Aslında ölü. Çünkü ben ona bilgisayar masasının üstünde rastladığımda şok oldum nerden geldi diye ve hemen fotoğraflarını çektim. Ve baktım bana mısın demiyor. Meğer ölüymüş. Bu uğur böceği bana bir işaret. Neden mi? Çok bunalmıştım, çok ağlamıştım, çok karışmıştım…Dua ettim allahıma bana bir işaret ver,  kafamdaki sorulara cevap,  içime su serpen beni şaşırtan beni rahatlatacak… Ve o anda hiç olmayacak yerde bu tatlı şeyi gördüm. Nerden geldi, nasıl geldi ve niye ölü, bilemiyorum. Ama bunu kendime işaret kabul ettim. Zaten uğur böceğini çok severim ve çok değerli bulurdun ama bundan sonra artık benim için daha önem kazandı. Ve ne ilginçtir ki birkaç gün önce de minik bir uğurböceği etiketini aynamın kenarına yapıştırmıştım. Güzel tesadüf.
Bundan uzun yıllar önce…

Çok çok çok bunaldığım ve kötü bir karar vermek üzere olduğum bir günde çirkin bir böceğin sayesinde – ki böceklerden ödüm patlar – büyük kararımın eşiğinden dönmüştüm. Bu kurtarıcı iğrenç böcik elime değmişti de ben kötü kararımı uygulama mekanımdan güvenli bir mekana düşüvermiştim ve tabi sinir patlaması ile zırlaya zırlaya vazgeçivermiştim kararımdan ve normale dönmüştüm.
Hayat ilginç… Ama tatlı. Çünkü can tatlı.